19 Ekim 2015 Pazartesi

Aşık,seven kişi değildir;aslında o,sevdiği kişinin mutlak sahibi olmayı amaçlar.Bütün isteği,tüm dünyayı o değerli varlığından soyutlamaktır.Altınları başında nöbet tutan ejderha kadar alçak ruhludur.Dünyayı sevmez,tersine tüm diğer canlılara karşı bir umursamazlık içindedir.

Benimle olmasa da olur,yeter ki mutlu olsun,kutsallık atfedilen varlıklara durulan inanç türünden bir kendini kandırmacadır,tanrının olasa bile aşkın tapınağına sığınmaktır.Bunları söyleyen insan sadece sevgisinin büyüklüğüyle övünmeyi,takdir görmeyi arzular,kendisi ise içten içe bunun bir yalan olduğunu bilmektedir.En nihayetinde kişi yalnızca kendisine hizmet eder.


Ben bencil bir adamım.

Ben,duymak istemeyeceğiniz gerçeklerin tellalıyım..

18 Ekim 2015 Pazar

Ben yalnızca ilginç hikayeler anlatan çılgın bir adamım.

Saatlerce,hiç susmadan,sigarasını sürekli yenileyen bir tiryaki edasıyla bir şeylerden bahsedebilirim. Yıldız sistemlerini, galaksileri, gezegenleri, uzay ve zaman denen boşlukta yaşanmış ve yaşanacak pek çok şeyi anlatabilirim sana, bazen ise zavallı bir adamın ümitsiz serzenişleri olur yazdıklarım.
Ancak bunların hepsinin zamanı var,bizler gibi.Bugün sadece sana hikayecinin lanetinden bahsedeceğim.Kendi lanetimden.
İnsanların pek çoğu kendi gerçekliğinden kaçmak için okur.İşi,evi ve köşedeki market arasındaki kutsal üçgeni kırmak için.Pek çoğumuzun kıyamet sonrası senaryolara bayılmasının nedeni budur zaten,onlar bir felaketin hırpani tellalları değil tünelin sonundaki ışıktır bize.Karakterlerin zavallı yaşamlarına imrenir,kendimizi onların yerine koyarız,her hikaye bir kaçıştır aslında.
Eğer çok fazla okuduysanız,artık küçük kaçamaklar yapmak yerine diğer dünyaların köhne koridorlarında yaşıyorsanız bir şeyleri fark etmeye başlarsınız,bir his,beyninizin kıvrımlarında size kendini sürekli hatırlatan bir tür seğirme. Hikayeler akıcıdır,insanlar gelir,insanlar gider,olaylar gerçekleşir ve olanlar hikayede sürekli izler bırakır.Ama kendi hayatınız sanki bir tür tekrara girmiş gibidir,her gün tekrar tekrar okunan tozlu,yırtık bir kitap gibi.Sanki bir şeyleri yapmayı unutmuşsunuz ve hayatınız artık ilerlememekte direniyordur. Gri bir şehirde aynı sokaklardan geçerek daireler çizip bunun hiç farkında değilmişsiniz gibi.Ama bu olmamalıdır,siz kendi hayatınızın ana karakterisiniz,Sürekli bir şeylerin içinde yer almanız,birileriyle tanışmanız,sıkıcı olmamanız gerekiyor!Ama sonra birden fark edersiniz ki siz hiçbir hikayenin ana karakteri değilsiniz.Siz yalnızca arkaplandan geçmekte olan ürkünç,siyah paltolu,ciddi mizaçlı adamsınız,o hikayede iki cümleyle betimlenen değersiz bir varlık.Bu sizi yavaş yavaş öldürmeden önce kitaplığınıza koşarsınız,sığınabileceğiniz tek tapınağa.Ama artık hayatınızı onlar için lanetlediğiniz kitaplar aynı değildir,ana karakter size tiksinti verir,birkaç sayfa sonra uyuklamaya başlarsınız anlam veremediğiniz bir biçimde.İki dünya arasındaki tuhaf bir arafta kalmış bir ruhtan başkası olamazsınız.
Bu,hikayecinin lanetidir.